SÜRMELİ KÖYÜ SAMSUN BAFRA

KURAN OKUMA 1
SÜRMELİ KÖYÜ TRT AVAZ BELGESEL
RUMELİ TÜRKÜLERİ AHMET TURAN
KÖYÜMÜZÜN RESİMLERİ
PEYGAMBERLERİMİZİN MEZARLARI
YEMEKLERİMİZ
MÜBADİL NEDEMEKTİR
TÜRKÜLERİMİZ
KÖYÜN TARİHİ
KAİNATIN EFENDİSİ HZ.. MUHAMMED.A.S.
SÜRMELİ KÖYÜ CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI
SAMSUN BÜYÜK ŞEHİR B. BAŞKANI KÖY ZİYARETİ
2 . EKOLOJİK TOHUM VİDEOLARI
MUBADELE GELEN ASIRLIK HACI HALİL CANSU
SÜRMELİ KÖY TV KARŞILAMA
SÜRMELİ ORGANİK PAZAR YERİ AÇILIŞI
TÜRKÜ KEYFİ
SÜRMELİ ORGANİK PAZAR YERİ AÇILIŞI 166
VİDEOLAR
Yeni sayfanın başlığı
OT TOPLAMA
3. EKOLOJİK TOHUM TAKAS
ÇANAKKALE SAVAŞINDAN MEKTUPLAR
ORGANİK PAZAR RESİMLERİ
SÜRMEL KÖYÜ RESİMLER
SİNOP MUBADELE BUŞMASI
BALKANLARDAN AYRILIK
GÖÇMEN DENİLENLER ASLINDA KİMLER?
ZORLU MUBADELE OLMAK
ELVEDA
RUMELİ GÜNLERİ
SÜRMELİ KURBAN BAYRAMLAŞMA VE PİLAV ETKİNLİĞİ ADEM CANSU
SÜR-DER SÜRMELİ ORGANİK KÖYDE TARIMDA PAYDAŞIM TOPLANTISI
SÜRMELİ CUMHURİYETİN 92. YIL KUTLAMASI ADEM CANSU
ZİYARETÇİ SAYISI
KÖYDEN VİDEO GÖRÜNTÜLERİ

ADEM CANSU 2008
Zafer Özkaynak'ın fotoğrafı. Zafer Özkaynak‎Lozan Mübadilleri 1923 Hey gidi Rumeli günleri! Mübadele ile yaşadığımız bu topraklara zorlu yolculuklardan sonra önce limana oradanda sahiplerinin Yunanistan'a göçtüğü İç Anadolu'daki bu yerleşim yerine yerleştirildik. Buranın beni sıkan bir kasveti, soğuk bir yanı vardı. Sanki buralarda yaşıyor nefes alıp veriyordu. Sen yüzlerce yıl Rum'larla içiçe yaşadıktan sonra tekrar Rum'ların yaşadığı bize hergün onları hatırlatan kilise, okul, mezarlığı görerek yaşa. Böyle olunca oralarıda yaşadıklarımıda unutamıyordum. Pazar günleri Kilise'nin oradan geçmek istemezdim, bu civarın kendine has bir kokusu, bir havası vardı. Adeta beni boğuyordu. Rum'lar pazar ayininden şimdi çıkacak zannediyordum. Bunlara baktıkça geldiğim kasabadaki Camii, mezarlık aklıma geliyor buraların yalnızlığına üzülüyordum. Kilise'nin içi, mezarlık delik deşik olmuştu, bunları yapanlar orada Rum'ların götürmeği altınları buralara sakladığına inanan ve bunları arayan insanlardı, ne ölüden ne diriden korkuyorlardı. Kutsala saygıları yoktu. Neyseki bir müddet sonra Mübadillerin bir Cami'ye ihtiyaçları olduğundan kilise Cami'ye çevrildi, babam ve ben eli iş tutan köylü bu işi hallettik, çıkan kitapları onlarında kutsalıdır diye atmayıp bir meydanda yaktık. Çoğu Mübadil geldikten sonra evlerinin bahçe duvarlarını yükseltti, porta kapılarını sağlamlaştırdı, haremini emniyete aldı. Bazı duvarlarda ve evlerin temellerinde mezar taşları ve kullanılmayan binalardan taş vs. kullanıldı. Evlerin bir ruhu bir gözü varmıydı bilmiyorum ama sahipleri giden kimsenin kullanmadığı evlerin camları kırıldı, sıvaları döküldü sanki onlarda Mübadelenin mağduruydu, mezarlıkta otlar bitti, mezarlar ama kendinden ama definecilerin kazılarından çöktü gitti. Mezarların tek ziyaretçisi kuşlardı, bitkileri sadece yağmur suluyordu oda yağarsa bir müddet sonra onlarda kaybolmaya yüz tuttu. Bazı geceler gelen definecilerin çıkardığı sesi duyan babam eline çift kırmayı aldığı gibi bahçeye koşuyordu, bu epey bir zaman böyle devam etti. Gelince bir kız kardeşimi fakirlikten evlatlık vermişlerdi, sonra pişman olmuşlar ama iş işten geçmiş bir daha izlerine ulaşamamışlardı. Şimdi nerededirler, ne yerler ne içerler. Anacığım gitti kuzucuğum gitti, diye diye yakalandı bir hastalığa buradaki Hekimler İstanbul'a gidin birde orada gösterin diyorlardı, para yok, iz yol bilen yok nasıl gidecektik ki? Garibim "yok benim bir şeyim" derdi. Artık geceleri uykusunda bile rahat yok bir gece "ben köye gidecem kızımla" diye yalınayak çıkmış babam avluda zor yakalamış, hep ondan kalan bir eser. Evimizin önünde ve civarda çok asma ağaçları ve civarda bağlıklar vardı, buradaki Rumlarda bağ ile uğraşmayı ve şarabı sevdikleri yetiştirdikleri güzel üzümlerden ve bazı evlerin altındaki mahzenlerden belliydi. Akşamları asmadan üzüm koparır, biraz peynir, biraz domates birde fırında nohutlu ekmek varsa değme keyfimize Rumeli'den hatıra damak tadıydı. Babam taş ustası birazda marangozluktan anlayınca, geldiğimiz yerde bu işten çok ekmek yedik, kazandığı hem bizi hem kardeşlerimi doyururdu imtihan işte. O zamanlar kimsede para yok, olanda hazırı yiyor, gavurdan çoğu kadının beline falan sardığı, bir şeyin içine sakladığı altınları bozduruyordu. Yaptığı işlerden para yerine bazen buğday, un, mısır, kuzu, süt falan alırdı, iyide olurdu, bende ona yardımcı oluyordum, "elinde bir sanatın olsun meslek altın bileziktir" derdi, oda bir Rum'dan öğrenmiş, ustası için "Allah ondan razı olsun" derdi. Yerimizden edenlerin yemeğimize vesile olması, garipti. ...... Geldikten bir müddet sonra ilk düğün, ilk doğum, bir yıl sonrada ilk ölüm oldu, düğün sade bir köy düğünüydü, Rumeli'den sevdalı burada da kaderin onları ayıramadığı iki aşıkın düğünüydü. Taaa orada başlayıp burada evlilikle noktalanan hayat. Bu hayat kimleri Anadolu'da savurmadıki neyse onlar şanslıydı. Yalnız Rumeli ezgilerini davulcu bilmeyince bizde onların çaldığı havalara uyamadık, sonunda bir tefle biz çaldık biz oynadık Rumeli havalarını, özlemiştik kurtlarımızı döktük. Doğum bir kız çocuğuydu, büyüdükçe sarışın, beyaz tenli, yeşil gözlü bir göçmen kızı oldu komşumuzun. Babası onu yeşil gözlü Selanik'im diye severdi. Anam ona baktıkça kızını hatırlar üzülürdü. Ölüm ise ilk olduğundan bir müddet için azalan, sadece içimize akıttığımız gözyaşlarımızı yine gün yüzüne çıkarmıştı, tekrar hüzün rüzgarları bizi sardı. Mübadeleden ve düğünden sonra bir araya gelmemize vesile olmuştu, Anadolu toprağına verdiğimiz ilk Rumeli muhaciri. .... Acının uğramadığı hane, yakmadığı can yoktu. Her Mübadilin taa oralardan buralara kadar taşıdığı ve ömrünün sonuna kadar kalplerinin en derin köşelerine attığı ve üzerini örttüğü acı hatıraları vardı. Dedem " hiç kökünden sökülen ağaç tutarmı?" derdi. Onlar sınırlı hayatlarında sınırsız acılar yaşamış, görmüşlerdi. Anlatmamaları ya korkularından, tekrar gavur gelirde bize gene zulüm yapar sa yada anlatıpta huzurumuzu kaçırmayalım bir kaç kendini bilmezin yaptığı zulmü günahsız olanlarada yükleyip onlarında günahlarını almayalım diyemi susuyorlardı anlayamamıştım. Hasretle andıkları iyi komşularıda vardı, bir ömrü, bir aşı, bir mutluluğu paylaştıkları can olan komşuları. Çoğu yapılanların hesabını mahşere bırakmıştı. Hangi Mübadilin yüzüne baksan seninle konuşmasa dahi bunu anlayabiliyordun. Bakışlarında acı, yüzlerinde korku, hayatlarında endişe hep vardı, az güler, çok konuşmazlardı, yokluk misafirleri, hasret kardeşleriydi. Düşünsenize sırtta bir çuval, bir iki eşya denk yada bir öküz arabasına yükledikleriydi bütün eşyaları, bunla bir ev kurdular ömür sürdüler. Bazen üzerini örttükleri anıların üzerini şöyle bir araladıkları olurdu, buram buram özlemi, hasreti Rumeli'yi o anılarda dinler görürdün, yüzlerinin şekli anıya göre değişir hele neşeliyse hadiseyi nasıl gevrek gevrek anlatırlardı, şimdilik tek mutlulukları ve mutsuzlukları sadece Rumeli'den getirdikleri bir avuç hatıraydı acısıyla tatlısıyla... Hey gidi Rumeli günleri... ..... İçimden geldiği gibi, hayali bir kişiden Mübadillerin yaşadıkları..Sürç-ü lisan ettiysek affola.

ZİYARETÇİ SAYISI 123994 ziyaretçi (308634 klik) kişi burdaydı!
Mübadele Nedir? 1910 ile 1922 yılları arasında, Osmanlı Devletinin çöküşü, Balkanlar’daki yüzlerce yıllık vatan topraklarının yitirilmesi, 1. Dünya Savaşı, yurdun düşman işgaline uğraması ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi birçok tarihi olay yaşandı. Bu sancılı yıllar, Türk milletinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık vatandaşları olan Rum halkı için de büyük acılar içinde geçti. Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman Türk, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra sonsuz acılar içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı. Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumların başına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı. Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı. Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu. Mübadil mi Muhacir mi? Mübadele, bilhassa Müslüman Türkler için sıradan bir göç olayı değildir. Türk Mübadiller, ata topraklarında bırakmaya mecbur kaldıkları ev, bark, bahçe, dükkan ve arazilerine karşılık Türkiye’den kaçan Rumlar’dan kalan arazilerin bir bölümünü almışlardır. Dolayısıyla bilinçli hiçbir mübadil, “muhacir” sıfatını kabul etmez, her fırsatta bu sıfatı reddederek “mübadil” sıfatını taşıdığını muhataplarına ısrarla anlatır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol