SÜRMELİ KÖYÜ SAMSUN BAFRA

KURAN OKUMA 1
SÜRMELİ KÖYÜ TRT AVAZ BELGESEL
RUMELİ TÜRKÜLERİ AHMET TURAN
KÖYÜMÜZÜN RESİMLERİ
PEYGAMBERLERİMİZİN MEZARLARI
YEMEKLERİMİZ
MÜBADİL NEDEMEKTİR
TÜRKÜLERİMİZ
KÖYÜN TARİHİ
KAİNATIN EFENDİSİ HZ.. MUHAMMED.A.S.
SÜRMELİ KÖYÜ CUMHURİYET BAYRAMI KUTLAMASI
SAMSUN BÜYÜK ŞEHİR B. BAŞKANI KÖY ZİYARETİ
2 . EKOLOJİK TOHUM VİDEOLARI
MUBADELE GELEN ASIRLIK HACI HALİL CANSU
SÜRMELİ KÖY TV KARŞILAMA
SÜRMELİ ORGANİK PAZAR YERİ AÇILIŞI
TÜRKÜ KEYFİ
SÜRMELİ ORGANİK PAZAR YERİ AÇILIŞI 166
VİDEOLAR
Yeni sayfanın başlığı
OT TOPLAMA
3. EKOLOJİK TOHUM TAKAS
ÇANAKKALE SAVAŞINDAN MEKTUPLAR
ORGANİK PAZAR RESİMLERİ
SÜRMEL KÖYÜ RESİMLER
SİNOP MUBADELE BUŞMASI
BALKANLARDAN AYRILIK
GÖÇMEN DENİLENLER ASLINDA KİMLER?
ZORLU MUBADELE OLMAK
ELVEDA
RUMELİ GÜNLERİ
SÜRMELİ KURBAN BAYRAMLAŞMA VE PİLAV ETKİNLİĞİ ADEM CANSU
SÜR-DER SÜRMELİ ORGANİK KÖYDE TARIMDA PAYDAŞIM TOPLANTISI
SÜRMELİ CUMHURİYETİN 92. YIL KUTLAMASI ADEM CANSU
ZİYARETÇİ SAYISI
KÖYDEN VİDEO GÖRÜNTÜLERİ

ADEM CANSU 2008
SELANİK'in fotoğrafı. SELANİK, Ismail Gesahini ve 39 diğer kişi ile birlikte GÖÇMEN DENİLENLER ASLINDA KİMLER? Yeni nesiller göçmenleri marstan gelmiş sanıyorlar. Göçmenler bu milletin akıncı çocukları mücahitleri ve muharipleri. 14.yüzyıldan başlayarak Pasif olanlar kalmış, aktif olanlar gitmiş. Mesela bizim ailemiz, Konya, Karaman Yöresinden kalkıp atlara binip sipahi olarak Balkanların fethine gitmişler. Bunları konuşurken kullanılan kelimeler dahi bir bilgiyi gerektiriyor. Osmanlı ordusu iki kısımdan meydana gelirdi süvariler ve yayalar. Yayalar yeniçerilerdi ve İstanbul'daydı. Süvariler ise, dirlik sistemi sayesinde, bütün Osmanlı devleti sınırları içinde her yerdeydi. Nerede ihtiyaç varsa oraya giderlerdi. Osmanlı devletinde demokratik yapıyı destekleyen iki önemli yapı vardır; birisi vakıflar diğeri ise dirlik sistemidir. Dirlik sistemi şudur: Ordu gider bir ülkeyi fetheder. Orada özel ve miri araziler vardır. Devlete kalan arazileri devlet harpte başarı gösteren sipahilerin kumandanları arasında yönetimini taksim eder. Bu kumandanlar devletten maaş almazlar. Devlet belli bir bölgenin yönetimini onlara vermiştir. Bunları anlatmamız iyi oldu. Çünkü şöyle bir bakış açısı var. Deniyor ki sanki Türkiye'nin içerde çok imkânları vardı da bir de göçmenlere izin verdi bizim işlerimiz kötü oldu İşte bütün bunlar cehaletten doğuyor. Balkanlardan göç edip gelenler bu ülkenin asli sahipleri. Onlar geride kalanlar için gidip harp ettiler onlar yüzünden varlıklarını kaybettiler. Cehalet dedim ya halk bilmediği için her şey yanlış gider. Düşünceler yanlış olur mefhumlar yanlış kullanılır. Bir gün Üsküp'teki bir gazetenin müdürü dedi ki "Siz Türk devleti olarak buralarla zerre kadar ilgilenseydiniz biz burada varlığımızı çok daha iyi muhafaza ederdik. Bırakın siyasetçiyi, ideolojiyi buraya tiyatrocu gönderseydiniz, dansöz gönderseydiniz biz gidip bizim insanlarımız geldi der onları seyrederdik. Kendi kimliğimizi muhafaza ederdik. Ama siz bunu yapmadınız." Bulgaristan geldi burada Türk yoktur dedi. İşte bu yüzden dedi. 93 harbinde bir taraftan Kafkasya'dan öbür taraftan balkanlardan Romanya'dan, Bulgaristan'dan Türkler göç ederler. 'Senede Bir Gün' diye bir filmi bilirsiniz. O film 93 harbindeki göçü bir aşk hikâyesiyle anlatıyor. Oradaki Türklerin arabalarla gelmesi, oradaki ailelerin parçalanması gibi hikâyeler. O vakit İstanbul camilerinin avluları gelen muhacirlerle dolup taşıyor. Büyük göç odur. Dönüş göçleri. İkinci büyük dalga Balkan Harbidir. Balkan harbinde, Balkanlardaki hemen hemen bütün Türkler kaçmışlardır. Kaçamayanlar Balkanlılar tarafından öldürülmüştür. Kaçanlar çoğunlukla Selanik'e gelmişlerdir. Balkanlarda SELANİK ve Bosna o zamanlar en büyük Türk şehirleriydi. Elbette yeni kuşak bunları pek bilmez. O zamanlar Selanik ve Üsküp Anadolu'nun çoğu şehrinden daha Türk ve Müslümandı. Çünkü Türklerin akıncı, aktif, cevval gücü oralara gidiyor. Harp eden, cihad eden, çalışan, hüküm eden aksiyon halindeki nüfus oraya gitmiş. Ona 'Kızıl Elma' deniyor. Hep öne bir hedef konuyor o hedefe varmak için akınlara devam ediliyor. Onun için Balkanlardaki ikinci dalga Balkan Harbidir. Harpten sonra oradaki Türklerin bir kısmı tekrar memleketlerine geri dönmüşler, bir kısmı ise İstanbul'da kalmaya devam etmişlerdir. Üçüncü, dördüncü dalgalar Cumhuriyet döneminde olmuştur. 1938'de Atatürk'ün ölümünden sonra bir anlaşma yapılmıştır Tevfik Rüştü Aras zamanında ve Balkanlar'dan milyonlara yakın insan bu sefer anlaşmayla göç ettirilmiştir.

ZİYARETÇİ SAYISI 123999 ziyaretçi (308639 klik) kişi burdaydı!
Mübadele Nedir? 1910 ile 1922 yılları arasında, Osmanlı Devletinin çöküşü, Balkanlar’daki yüzlerce yıllık vatan topraklarının yitirilmesi, 1. Dünya Savaşı, yurdun düşman işgaline uğraması ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi birçok tarihi olay yaşandı. Bu sancılı yıllar, Türk milletinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık vatandaşları olan Rum halkı için de büyük acılar içinde geçti. Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman Türk, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra sonsuz acılar içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı. Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumların başına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı. Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı. Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu. Mübadil mi Muhacir mi? Mübadele, bilhassa Müslüman Türkler için sıradan bir göç olayı değildir. Türk Mübadiller, ata topraklarında bırakmaya mecbur kaldıkları ev, bark, bahçe, dükkan ve arazilerine karşılık Türkiye’den kaçan Rumlar’dan kalan arazilerin bir bölümünü almışlardır. Dolayısıyla bilinçli hiçbir mübadil, “muhacir” sıfatını kabul etmez, her fırsatta bu sıfatı reddederek “mübadil” sıfatını taşıdığını muhataplarına ısrarla anlatır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol